Varız Ama Yetmeyiz
Klasik otomobil hobisi günümüzün her konuda yetkin; çocuk da, kariyer de yapan süper kadınlarını bekliyor.
Kadın gözüyle otomobil, kadın gözüyle motosikletler konuşulmuştu;
ama baktım da kadın gözüyle klasikler hep geri planda kalmış.
Halbuki klasikler hem günümüzün basmakalıp üretimlerinde pek rastlayamadığımız estetik çizgileri ile, hem de şimdinin kapalı kutu elektronik sistem ile çalışan otomobillerine karşın; gözle görülen, elle çözülen mekanik altyapısı ile kadınlar tarafından keşfedilmeyi bekliyor.
ama baktım da kadın gözüyle klasikler hep geri planda kalmış.
Halbuki klasikler hem günümüzün basmakalıp üretimlerinde pek rastlayamadığımız estetik çizgileri ile, hem de şimdinin kapalı kutu elektronik sistem ile çalışan otomobillerine karşın; gözle görülen, elle çözülen mekanik altyapısı ile kadınlar tarafından keşfedilmeyi bekliyor.
Geçmişte ürünler bir kere alınıp evladiyelik olması felsefesi ile üretiliyordu. Pahalıydı, kolay ulaşılabilir değildi, genele hitabetmezdi. Sadece gücü olanın, alabilenin evindeydi. Hatırlar mısınız büyükannelerimizin 30-40 sene kullandığı buzdolaplarını? Şimdi efsane oldular. Hani kısaboylu-tıknaz, otomobil kapı kolu gibi açma kapama kilidi olanlar. Çocuk büyür, evlenir; ona yeni bir buzdolabı alınır. Zaman içerisinde büyükanne yaşlanır ve buzdolabı ile cocuğunun (anne babalarımızın) evine gelirdi. Biri mutfakta asıl, diğeri kilerde-kapı arkasında yedek, atsan atılmaz satsan satılmaz öylece saat gibi teklemeden çalışırdururdu.
Bugün klasik olan otomobiller de o dönem aynı felsefe ile üretilmişti: sağlam, dayanıklı bir o kadar da pahalı ve ulaşılmaz. Değil her evde , her sokakta; mahallede bile parmakla gösterilen yoğunlukta, ama bir kere alınacak ve evladiyelik olacak sağlamlıkta. Yumuşak hatlarına karşın güçlü, estetik kıvrımları olan, hafif balık etli. Dönemin en azı 2 çocuklu olan çekirdek ailesinin rahatlıkla yolculuk edeceği genişlikte tasarlanmış modeller.
Klasiklerin henüz klasik olduklarının farkında olmadıkları o dönemde otomobil eşittir erkek demekti. Bayanların bu dağılımdan bahtına düşen ise hep ev oluyordu. Sokaklarda otomobil bulmak bu kadar zor iken kaç kadın sürücü olabilirdi ki? Bu bir miras paylaşımı gibi, yıllarca kadınlara ve erkeklere pompalanan, erkeği rüzgarlarla özgürleştirmesine rağmen kadını gittikçe bağlayan ve pasifize eden bir düşünce oldu.
Kadın sürücü! Diye bir kavram oluştu: kimlikten öteye geçemeyen ehliyetli, sürüş konusunda yeteneksiz, manevra kabiliyeti sıfıra yakın, mekanik konularda bilgisiz, otomobili çalıştır-kilitle seviyesinde ilgisiz. Bu konular günümüzün 106 ekran plazma gençliğine çok bir şey ifade etmeyecebilir, nereden baksanız onlar kadınların kazanılmış haklarına doğdular. Çalışan anneler! Eşitlik! Özgürlük! Fikirlerinin meyve verdiği dönemde. Evli ve çocukluyken ya radyoya bakan, ya da siyah beyaz televizyonlarını üstelik sadece 1-2 saat yayın süresince izleyen nesil bunu çok iyi anlayacaktır.
Kadınlar otomobil, mekanik ve sürüş zevki konularında daha geri planda kalırken zaman içerisinde azalan ve klasikleşen ama sağlamlığı ile aramızdan ayrılmayan eski toprak otomobiller, günümüzde bir hobi olarak hayatımızda yerini aldı. Günlük kullanımda ulaşım ihtiyacını karşılayan otomobilinin yanı sıra, klasik otomobili ile de zevk sürüşleri yapan elit bir kitle oluştu. Otomobilinin motor sesi değiştiğinde bunu fark eden, çözümünü kendisi üretebilen; hafta sonlarında elinde bir bez ile zaten tertemiz olan otomobilini parlatan, bugün müzeye koysa sergilenebilecek otomobilleri ile hem hayatlarına farklı bir zevk katan, hem de kaybolan bir kültürü çocuklarına, geleceğe taşıyan küçük bir grup.
Büyükannelerimiz imkansızlıktan, annelerimiz hayat şartları ile mücadele sebebiyle bu oluşumda kendilerine yer tutamadılar. Bu süreçte yenileri ile değiştirilen ve gündemden düşen klasikler de günümüz kadınının yoğun ilgi yelpazesinde kendine yer bulamadı. Maalesef her konuda yetkin; çocuk da, kariyer de yapan süper kadınlar çok hoşlarına gidecek bu ilgi alanını sessiz bir şekilde erkek egemenliğine teslim etmiş oldular.
Bunun yanı sıra otomobillere ilgi duyan, Klasik otomobilleri tanıyan, kullanan, seven kadınlar da yok mu? Var tabii ki ama yetmez! Sayıları o kadar az ki. Onlar da bu “kadın sürücüdür” önyargıları, kadının yeri- konumu çatışmaları içerisinde çok seçkin bir grup içerisinde nadir yetişen çiçekler gibiler. Bu nadir çiçekleri koruyup yaşatarak, sayılarını artırmak da bizlere; bir vesile ile yolu klasik otomobil hobisi ile kesişmiş kadınlara ve tabii ki erkeklere düşüyor.
Tüm Classic Car okurlarını sevgiyle selamlıyorum.
Klasik Seven Kadın
Bugün klasik olan otomobiller de o dönem aynı felsefe ile üretilmişti: sağlam, dayanıklı bir o kadar da pahalı ve ulaşılmaz. Değil her evde , her sokakta; mahallede bile parmakla gösterilen yoğunlukta, ama bir kere alınacak ve evladiyelik olacak sağlamlıkta. Yumuşak hatlarına karşın güçlü, estetik kıvrımları olan, hafif balık etli. Dönemin en azı 2 çocuklu olan çekirdek ailesinin rahatlıkla yolculuk edeceği genişlikte tasarlanmış modeller.
Klasiklerin henüz klasik olduklarının farkında olmadıkları o dönemde otomobil eşittir erkek demekti. Bayanların bu dağılımdan bahtına düşen ise hep ev oluyordu. Sokaklarda otomobil bulmak bu kadar zor iken kaç kadın sürücü olabilirdi ki? Bu bir miras paylaşımı gibi, yıllarca kadınlara ve erkeklere pompalanan, erkeği rüzgarlarla özgürleştirmesine rağmen kadını gittikçe bağlayan ve pasifize eden bir düşünce oldu.
Kadın sürücü! Diye bir kavram oluştu: kimlikten öteye geçemeyen ehliyetli, sürüş konusunda yeteneksiz, manevra kabiliyeti sıfıra yakın, mekanik konularda bilgisiz, otomobili çalıştır-kilitle seviyesinde ilgisiz. Bu konular günümüzün 106 ekran plazma gençliğine çok bir şey ifade etmeyecebilir, nereden baksanız onlar kadınların kazanılmış haklarına doğdular. Çalışan anneler! Eşitlik! Özgürlük! Fikirlerinin meyve verdiği dönemde. Evli ve çocukluyken ya radyoya bakan, ya da siyah beyaz televizyonlarını üstelik sadece 1-2 saat yayın süresince izleyen nesil bunu çok iyi anlayacaktır.
Kadınlar otomobil, mekanik ve sürüş zevki konularında daha geri planda kalırken zaman içerisinde azalan ve klasikleşen ama sağlamlığı ile aramızdan ayrılmayan eski toprak otomobiller, günümüzde bir hobi olarak hayatımızda yerini aldı. Günlük kullanımda ulaşım ihtiyacını karşılayan otomobilinin yanı sıra, klasik otomobili ile de zevk sürüşleri yapan elit bir kitle oluştu. Otomobilinin motor sesi değiştiğinde bunu fark eden, çözümünü kendisi üretebilen; hafta sonlarında elinde bir bez ile zaten tertemiz olan otomobilini parlatan, bugün müzeye koysa sergilenebilecek otomobilleri ile hem hayatlarına farklı bir zevk katan, hem de kaybolan bir kültürü çocuklarına, geleceğe taşıyan küçük bir grup.
Büyükannelerimiz imkansızlıktan, annelerimiz hayat şartları ile mücadele sebebiyle bu oluşumda kendilerine yer tutamadılar. Bu süreçte yenileri ile değiştirilen ve gündemden düşen klasikler de günümüz kadınının yoğun ilgi yelpazesinde kendine yer bulamadı. Maalesef her konuda yetkin; çocuk da, kariyer de yapan süper kadınlar çok hoşlarına gidecek bu ilgi alanını sessiz bir şekilde erkek egemenliğine teslim etmiş oldular.
Bunun yanı sıra otomobillere ilgi duyan, Klasik otomobilleri tanıyan, kullanan, seven kadınlar da yok mu? Var tabii ki ama yetmez! Sayıları o kadar az ki. Onlar da bu “kadın sürücüdür” önyargıları, kadının yeri- konumu çatışmaları içerisinde çok seçkin bir grup içerisinde nadir yetişen çiçekler gibiler. Bu nadir çiçekleri koruyup yaşatarak, sayılarını artırmak da bizlere; bir vesile ile yolu klasik otomobil hobisi ile kesişmiş kadınlara ve tabii ki erkeklere düşüyor.
Tüm Classic Car okurlarını sevgiyle selamlıyorum.
Klasik Seven Kadın